RÜYA: Alıntı

RÜYA: Alıntı

Rüya’dan bir alıntı

Paul son misafirinin arkasından kapıyı kapattıktan sonra yeni bir CD koydu ve elinde iki kadeh kırmızı şarapla Rüya’nın yanına geldi.

“Saat dokuz olmuş Paul. Gitmeliyim. Giselle ve Alain yemeğe bekliyor.”

“Bir yere kıpırdamıyorsun.”

“Yorgunum. Gitsem iyi olacak.”

Paul Rüya’nın söyledikerini duymamış gibiydi. Bakışlarını gözlerinden ayırmadan elindeki şarap kadehini aldı, kendi kadehiyle birlikte sehpaya bıraktı.

“Rudi yavaşça parmağını Alex’in dudaklarına değdirerek susturdu onu…” dedi fısıltıyla.

Parmağının ucuyla Rüya’nın dudaklarına dokunuyordu. Rüya gözlerini kapattı.

“…Dudakları dudaklarına değince bütün vücuduna bir sıcaklık yayıldı.”

Telaşla açtı gözlerini. Paul’ün masmavi gözleri, gözlerinin içindeydi. Dudakları dudaklarına değmiyordu, ama nefesi dudaklarını okşayacak kadar yakındı. Sonra yine kulağına fısıldadığını duydu.

“Önce incitmekten korkar gibi yavaşça, sonra yılların tutkusunun vardığı doruk noktasından aşağı yuvarlanırcasına canını acıtacak kadar büyük bir hırsla öpüyordu onu. Alex’in kalbi vücudunun her noktasında atıyordu sanki. Tüm hücrelerinin canlandığını hissediyordu.”

Paul aniden kolunu Rüya’nın dizlerinin altından geçirmiş ve zayıf bedenini kucaklayıvermişti.

“Sonra bir anda ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Rudi’nin kucağındaydı. Boynuna sarıldı.”

Rüya bir an tereddüt ettikten sonra kollarını Paul’ün boynuna doladı. İçi titredi. Rol mü yapıyorlardı, yoksa gerçek miydi? Gözleri birbirine kilitlenmişti.

“Yatak odasına açılan kapıdan geçişlerini, yatağa doğru yürüyüşlerini, Rudi’nin kollarının arasında yavaşça yatağın üzerine kayışını bir film gibi seyretti, yüreği titreyerek. Rudi gözlerini gözlerinden ayırmadan Alex’in bluzunun düğmelerini açıyordu.”

Paul bir rüyayı bozmaktan çekinir gibi usulca Rüya’yı yatağın kenarına bıraktı. Hiçbir yerine dokunmadan hayali bluzunun hayali düğmelerini açmaya başladı. Rüya göğsüne yaklaşan parmakların sıcaklığını hissedebiliyordu. Paul’ün elleri aşağı doğru inerken gözlerini kapattı, başını geriye doğru attı. Bedeni kendi bildiği bir müziğin ritmine ayak uydurarak hareket ediyordu. Karnından başlayan tatlı bir düğüm göğsüne doğru yükseldi. Hayatında kendini hiç bu kadar çıplak hissetmemişti. Sırtüstü bıraktı kendini yatağa. Paul ellerini yatağa, göğsünün iki yanına dayayıp üzerine uzanırken içi titredi. Öpülmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Vücutları birbirine değmiyordu, ama Paul’ün nefesi boynunu okşuyor, bakışları bütün vücudunu öpüyordu.

“Bu anı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki, dediğini duydu.”

Rüya kalbinin heyecanlı atışlarının bluzunun üzerinden görünüp görünmediğini düşündü.

“Ve tekrar aynı tutkuyla öpüştüler.”

Paul’ün gözleri yeniden gözlerinin derinliklerine inmişti.

“Başkalarının gözlerinde, sözlerinde, teninde seni aradığımı, her şeyin beni sana taşıdığını fark ettiğimde kararımı verdim.”

Paul aniden uzaklaşarak yanına uzandı. Bu son cümle ne Rüya’nın kitabında vardı, ne de senaryoda. Değiştirmişler miydi senaryoyu? Yoksa şu anda Paul mü yazıvermişti?

Paul gözlerini tavana çevirerek, “Sanırım bu sahne için hazırım,” dedi. Dirseğinin üzerinde doğruldu, şakağını eline yasladı ve gözlerini Rüya’nın gözlerinden ayırmadan, “Teşekkür ederim Rüya,” diye fısıldadı.

“Rica ederim.”

DÜŞÜNCELERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞIR MISINIZ?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.